Yorgunluk, bir insanın günlük işlerini yaparken kendini halsiz ve yetersiz hissetmesi olarak tanımlanabilir. Yoğun ve baskı altında iş temposu, rekabet dolu, stres altındaki yaşam sağlığı olumsuz etkilemekte. Günlük hayatta efor kapasitesinin üzerinde bir fiziksel aktivite yapıldığında yorulmak normaldir ve istirahat ile geçer. Ancak normal günlük aktivitelerde ve dinlenmiş olmasına rağmen kişi yorgun hissediyorsa ve 1 aydan daha kısa süredir var ise akut yorgunluk sendromu, 1-6 ay arası subakut yorgunluk sendromu, 6 aydan fazla devam eden kronik yorgunluk sendromu olarak tanımlanır. Kronik yorgunluk sendromunda ayrıca halsizlik, kas ağıları, sürekli uyku ve/veya uykusuzluk hali, ayakta yorgunluk şikayetleri ile gündelik hayatındaki faaliyetlerini yapamayacak kadar güçsüz hissetmektedirler. Görülme sıklığı: kadınlarda genelde 20-40 yaş arası daha sıktır ve erkeklerden 4 kat fazla görülmektedir.
KRONİK YORGUNLUK SENDROMU NEDEN OLUR?
Kronik yorgunluğun pek çok sebebi olabilir: kansızlık, enfeksiyonlar, karaciğer, kalp ve böbrek yetmezlikleri, vitamin ve mineral eksiklikleri, metabolik bozukluklar (hipoglisemi), hormonal problemler (hipotiroidi, şeker hastalığı, böbrek üstü bezi yetmezliği), kanser gibi ciddi sağlık sorunlarında yorgunluk bazen ilk işarettir. Hastalık sebebiyle oluşan yorgunluk, halsizlik durumları hastalık tedavi edilince ortadan kalkmaktadır. Yorgunluk, tekrarlayan ve uzun süren stresin, uyku problemlerinin, depresyon ve diğer bazı psikolojik sorunların sonucunda da oluşabilir.
Anemi (Kansızlık): Yorgunluğun en sık sebeplerindendir. Kan dokuların beslenmesini sağlayan oksijeni taşır. Kansızlıkta dokular daha az oksijen ile çalışır ve bu nedenle organlar daha çabuk yorulur. En sık sebep Demir eksikliği ve vitamin B12 eksikliğidir. Tedavinin ile kansızlık giderildikten sonra yorgunluk da kaybolmaktadır.
Endokrin hastalıkları: Tiroid (guatr) organın tembel çalışması ile hipotiroidi gelişir. Kişinin kendisini sürekli yorgun hissetmesine sebep olabilir. Ayrıca Şeker hastalığında (Diyabet), böbreküstü bezlerin hastalıklarında da hastalar kendini, yorgun, bezgin ve güçsüz hissederler.
Kalp hastalıkları: Kalp yetmezliğinde (ister kalp kapak hastalığına, ister kalp damar hastalığına bağlı olsun), yorgunluk sık hissedilir ve hastalığın erken habercisi olabilir. Kalbin yetersiz çalışmasından dolayı dokulara yeterince miktarda ve basınçta kan sağlayamamakta. Sonuçta çok küçük eforda bile halsizlik, kesiklik, çarpıntı, nefesinde daralma hissedilir.
Enfeksiyon hastalıkları: Enfeksiyonlara sebep olan virüsler, bakteriler vb etkenlerin salgıladığı toksik maddelerden, oluşturduğu ateş ve beslenme bozuklarla halsizliğe sebep olabilir.
Böbrek yetmezliğinde: Üre ve elektrolit dengesizliği; tedaviye dirençli kansızlık gibi sebeplerden dolayı halsizliğe sebep olur.
Karaciğer: Vücudumuzdaki “kimya laboratuvarıdır”. Hastalıklarında halsizlik ile birlikte birçok kez sarılık ve kaşıntı da görülür. Bu hastalıklarda erken dönemde tedavisi çok önemlidir.
Onkolojik hastalarda: İyi ve kötü seyirli tümörlerde yorgunluk ile birlikte halsizlik, iştahsızlık, hızla kilo kaybına sebep olabilir.
Uyku bozuklukları: Yeterli süre ve kaliteli uyku sağlanamadığı taktirde yaşam kalitesi bozulur. Uyku apnesi de yorgunluğun önemli sebeplerindendir.
Depresyon ve stres: Yorgunluk: depresyon, bazı psikolojik sorunlarla seyreden uykusuzluk, tekrarlayan ve uzun süren stres gibi bazı psikolojik sorunların sonucunda da oluşabilir. Kronik yorgunluk sendromunda halsizlik ve yorgunluk ile birlikte baş, boğaz, kas ve eklem ağrıları, saç dökülmesi, tırnak kırılması, iştahsızlık, kilo kaybı, dikkat dağınıklığı da görülebilir.
KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNUN TANI VE TEŞHİSİ NASIL YAPILIR?
Kronik yorgunluk sendromuna neden olan bulgular mutlaka tetkik edilmelidir. Hastanın hikayesi, muayene ve tetkik bulguları teşhis için yeterli olmayabilir. Hastaya gerektiğinde, psikolog, psikiyatrist ve fizik tedavi uzmanı ile konsülte edip daha kapsamlı bir değerlendirme sağlanabilir.
KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNDA TEDAVİ
Tedavi kişiye özel programlanmalı. Kısa sürede şikayetleri gidermek için: medikal tedavi, beslenme programı, uygun egzersizler, psikoterapi- bireysel ve aile terapisi ile birlikte psikolojik destek sağlanmalıdır. Tedavide süreklilik sağlanmalıdır ve her aşamada hastaya cesaret verilmelidir.İş ortamında çalışma ve dinlenme tempo ve periyotları doğru ayarlamak gerekir. İmkanlar dahilinde kısa ve sık molalar vererek yorgunluk önlenmelidir.

